Ey yüce Allah’ım… Madem böyle bir kulun vardı, madem karşıma çıkaracaktın, neden başka şehre postaladın? Ben kimim? Ben mücadeleden nefret eden, “uğraşmak bana göre değil” insanıyım. Niye ayaklarımın altına tuzak gibi bıraktın bu adamı?
İşte bu sebeple Asil… İlk görüşte beynime “fake olamaz bu” dedirten yakışıklılık abidesi.
Profilini gördüğümde şöyle düşündüm:
“Bu tip... arkadaşlık uygulamasında ne arıyor? Girmesi yasak değil mi bu klasmanda?”
Üstelik profil yazıları da tam benlik değildi; ama ne oldu? Eklendin! Çünkü merak iyidir, göz gönül açtırır 😌
Bir ay mı, daha fazla mı? Instagram’da takipleştik, her fotoğrafında ayrı bir tatlılık, ayrı bir yakışıklılık… Ben elimde dürbünle ‘gözüm gönlüm açılsın’ diye geziyorum.
Ama yazmıyorum! Çünkü ya gerçek değilse? Ya sesini duyunca hayallerim yıkılırsa? İnanması zor bir vaka
Bir gün bir story attı. Dayanamadım yorum bıraktım. Oradan sohbet aktı gitti, ben hala “gözüm açılsın ” modundayım ama sohbet öyle ilerledi ki, fotoğraftakinin kendisi olmasa bile görüşmeye razıyım. Taktım kafaya:
“Kim çıkarsa çıksın, ben gidiyorum!”
Sonra numaramı istedi… Ve aradı.
O sesi bir duysan! Ne erkeksi, ne karizmatik! Ben konuşurken fotoğraflarına tekrar bakıyorum:
“Olmaz bu kadar… Bu fazla!”
Gün içi mesajlar, akşam aramalar… Beni yalnızlık kelimesinden emekli etti. Arkadaşlarımla buluşacakken, “Yok Asil’le konuşacağım” diyordum. Adam bildiğin uzakları yakınlaştırdı, beni de kendisine bağımlılaştırdı.
Evet bir yanım inanmıyordu.Ama onsuz da duramıyordum.
Aynı kökenden olmamız beni daha da çekti, hatta adını bile bu yüzden Asil koydum.
Kafa yapısı, esprisi, kızması… Tam dengimiz. Ama sevgili kelimesini ağzıma almaya tövbeliyim, çünkü hayal kırıklığı korkum boyumu geçmiş.
Sonra bir gün…
Uzakları daha da yakınlaştırdı ve sonunda yüz yüze geldik. Arabadan indi.
Ve evet oydu. Fotoğraftan bile yakışıklı hatta.
Kalbim; “Ablam ben gidiyorum sen tek başına takıl,” diye kaçacaktı yerinden.
Ben sürekli dokunuyorum, herhalde şoktayım. İnsan böyle bir şeyi görünce “Gerçek mi lan bu?” diye parmağıyla yoklar. İşte o bendim.
O anlar rüyamsı, film gibi… Tad damakta...
Ama işte… hayat film değil. Bir daha yüz yüze gelemedik. Konuşmalar hep güzel ama ilk Asil yok. Eski tat duruyor ama şekerliği azalmış.
Yıllar geçti, bir retro döneminde arkadaşlarla “Eski sevgililer döner mi?” geyikleri yapıyoruz. Asil benim sevgilim değildi ama dönecekse yalvarırım o dönsün!
“Evlilik isterse?” dediler,
“Aynı evde yaşarız” dedim.
“Hayır evlilik!”
“Tamam ona da razıyım, yeter ki arasın!”
Ve döndü… Ama ne yazık ki ben arayıp bulunca döndü.
Yine güzel, yine sıcak… ama yine her şeyi benden bekleyen bir Asil.
Canımın içi beni hiç anlamadı: Ben her şeyi yapan kadın değilim, ben değer gören kadınım.
Asil o kadar kusursuz görünüyordu ki, onu tanıdıkça en büyük korkum:
Sıradanlaşması.
Basitleşmesi.
Bu yüzden gerek var mı yok mu demeden arızalar çıkardım. İyi ki de çıkarmışım, çünkü onunla sevgili olmak demek…
İncitilme ihtimalimi kabul etmek demekti.
Keşke biblo olsaydı. Salona koyup bakardım, sevap kazanırdım.
Ne dokunma, ne kırılma riski.
Ve işte sonuç:
Her şeyi ile tam istediğim gibi olan, kusursuz yarı insan yarı tanrı Asil…
Sen hep bende güzel kal. Özel kal.
Ve mümkünse… oradan çok hareket etme. 🏛️✨
Asi kadının Asil erkeği ...
Yorumlar