Bir Suskunluğun Ardından
Bazen anlatmadan geçmiyor.
Zaman geçiyor, sessizlik geçmiyor.
Birikenleri taşımak ağırlaşıyor.
Ve bir gün, bir bakıyorsun — içinin yankısı dışına taşmış.
Ben o noktadayım işte.
Zamanımı tamamladım, düşüncelerimi dinlendirdim.
Şimdi, kelimelerin ellerimde yeniden canlanma vakti.
---
İlişkiler İçinde Yalnızlaşmak
Her dönemin bir yalnızlığı vardır.
Bizimkisi “ilişki içinde yalnız kalmak.”
Bir kalabalığın içinde değil, iki kişi arasında bile yankılanan bir sessizlik bu.
Yüzyüze konuşurken bile kalplerin birbirine değmediği anlar…
Sevilmek isterken, anlaşılmamanın ince sızısı.
Son bir yılda gördüm; kimse gerçekten “tek” değil.
Birinin kalbinde hep bir yedek, bir kenarda “belki” var.
Kadın da, erkek de aynı oyunun içinde: alternatifli duygular, hazır kaçış yolları, yedekte duran ihtimaller.
Oysa kalabalıklar arasında değil, ilişkilerin içinde yalnızlaşıyoruz artık.
Çünkü herkes konuşuyor ama kimse gerçekten dinlemiyor.
Birbirine dokunuyoruz ama kimse hissetmiyor.
Ve farkında olmadan, hepimiz biraz “yarım” kalıyoruz.
---
Kırılarak Öğrendiklerim
Bir yılda çok şey öğrendim.
İnsan tanımakla bitmiyor, çünkü çoğu kendini bile tanımıyor.
Kimi güzel bir başlangıçla giriyor hayatına; gülerken bile umut veriyor insana.
Ama zaman, maskeleri soyuyor.
O ilk heyecanların altından taktik, mesafe, soğukluk çıkıyor.
Ben içtenliğimi esirgemedim kimseden.
Belki fazla saf, fazla dürüst, fazla “ben”dim.
Ve sanırım tam da bu yüzden kırıldım.
Telefonlarını ters çeviren, “cool” tavırlarla ilgisizliğini gizleyen,
“Ben öyle çok yazmam” deyip kayıtsız kalan insanlar gördüm.
Cool görünmek için soğuyan,
yoğun görünmek için sevgiyi erteleyen,
kendini değerli sanmak için karşısındakini küçültenler…
Bence en büyük kabalık, ilgisizliktir.
Ve ilgisizlik, artık bence kötü karakterin sessiz halidir.
---
Ben Ne İstedim Ki?
Bir kadının ne istediğini sorsalar,
cevabım hâlâ çok basit olurdu:
Bir günaydın, bir iyi geceler, bir “nasılsın?”
Küçük bir jest, içten bir tebessüm.
Benim derdim gösterişli sevgiler değil.
Ben yanımda biri olduğunda huzur bulmak isterim;
susarken bile anlaşılmak, dinlenmeden anlaşmak isterim.
Ama ne yazık ki, en basit şeyler bile zor geldi insanlara.
Bir kadına değer vermek, bir mesaj atmak, bir “seni merak ettim” demek…
Sanki lüksmüş gibi davranıyorlar.
Halbuki bunlar, sevmenin en sade biçimleri.
---
“Sen Evde Dur” Zihniyeti
Kimi erkeklerin kafasında hâlâ aynı düzen:
Sen evde kal, ben dünyayı gezeyim.
Sen sadık ol, ben özgürlüğümü yaşayayım.
Sen sus, ben istediğimi yapayım.
Bu bencilliği “doğal” sananlara artık gülemiyorum bile.
Çünkü komik değil, trajik.
Ve bu trajedinin içinde dürüstlüğüyle, samimiyetiyle kalmaya çalışan biz kadınlar,
çoğu zaman yanlış anlaşılıyoruz.
Ama ben kendime acımıyorum.
Aksine, kendimle gurur duyuyorum.
Bu kadar sahte yüzün arasında hâlâ “gerçek” olabilmek…
İşte o, en büyük cesaret.
---
Kaybedince Anlayanlar
İnsan bazen kendi yalanında boğulur.
Yeni bedenlerde yenilik ararken, aslında kendinden uzaklaşır.
Kırk yılda bir doğru insana denk gelir — ama anlamaz, geç kalır.
Sonra geri dönmeye çalışır,
ama geri döndüğü yerde artık eski sıcaklık yoktur.
Bana da dönenler oldu.
Pişmanlıkla, özürle, “keşke”lerle.
Ama ben o kapıları kapattım.
Çünkü öğrendim:
Gurur, vazgeçebilene yakışır.
---
Değer Görmediğin Yerde Durma
Bir ilişki, ne istediğini bilmeyen birinin omuzlarında ayakta kalmaz.
Ben hep nettim.
Ama bazen, netliğin karşısında bile bulanık kalmak isteyenler olur.
Çünkü netlik, sorumluluk ister.
Bulanıklık ise konforludur; yüzleşme gerektirmez.
Gerçekten isteyen insan “yoğunum” demez.
Zaman yaratır, fırsat bulur, arar, sorar.
Bir gün bile hatır sormayan biri, seni hayatında istemiyordur.
Bunu kabullenmek zor, ama gerçektir.
Ve insan, değer görmediği yerde kalmamalı.
Çünkü orada, kendi ışığını da kaybeder.
---
Sessiz Bir Veda
Eskiden ben hep ilk adımı atan olurdum.
Arardım, mesaj atardım.
“İlgisiz” demesinler diye uğraşırdım.
Ama sonra fark ettim:
Birine fazla gitmek, kendinden fazla uzaklaşmak demekmiş.
Şimdi susuyorum.
Sessizlikle konuşuyorum.
Ve bu sessizlik, sanıldığı kadar acı değil.
Aksine, huzurlu.
Çünkü artık biliyorum:
Aramadığın aranır, sormadığın sorulur,
merak etmediğin merak edilir.
İnsan, kaybettiğini hep geç anlar.
Ama ben o kadar bekleyemem.
---
Sonuç: Mutluluk Bir Seçimdir
Yazdım, içim hafifledi.
Belki hâlâ bir yerlerde kırık bir parçam var, ama bu kez toparlanmayı biliyorum.
Artık kimsenin sevgisinde onay aramıyorum.
Birinin ilgisizliğiyle eksilmiyor, kendi varlığımla tamamlanıyorum.
Başkalarının yaptıklarının bedelini ödemek zorunda değilim.
Ve eğer mutluluk bir seçimse,
ben, her seferinde mutlu olmayı seçiyorum.
Yorumlar