Dante'nin ömrün yarısı dediği yaşı aşalı biraz oldu. Bir on yıl kadar... Ama bu bende "yolun sonuna daha da yaklaşmış olma " ve bir vazgeçme, yavaşlama durumu yerine tam aksine hızlanma, daha fazla oyalanmama, zamana kıymet verme hâli ortaya çıkardı. Madem yıllar su gibi akıp gidiyor, madem insan bir kere yıkandığı nehirde bir daha yıkanmazmış, o halde o nehrin denize kavuştuğu yere taşıdığı sular çoşkun, berrak ve temiz olmalıydı. Ömrüm denize karışacak bir nehirse, o denize katkım, getirdiklerim kayda değer olmalıydı.
Onca sene bir hayalim olmadığını düşünürdüm. Daha da doğrusu var olan hayallerimi hep birşeylerle değiştirmişim. Hayattaki öncelikler hayallerimi başka amaçlarla yer değiştirmeme sebep olmuş. Sonra hayal kurmayı unutmuşum. Gerçekliğe öyle kaptırmışım ki hayallerin insanı hayat yolculuğunda bindiği bir vasıta olduğunu es geçip, hep yayan, koşarak, kendi adımlarımla yol katetmeye koyulmuşum. Sonra da yorulmuşum. Yolculuğun sadece bir yerden bir yere gitmek olduğunu düşünüp keyifli seyahat edilebileceğini göz ardı etmişim.
Şimdi yeniden hayallere tutundum. Kendim için de yaşamam gerektiğini hatırladım. Sonuçta bu benim yolculuğum, hayat serüvenim. Baş kahraman mademki benim, silik, pasif, kendinden çok başkalarını ön plana çıkaran bir karakter olmaktan vazgeçip kendimi gösterme vaktidir. Artık kendimi gerçekleştirme vaktidir.
Yorumlar