İçerik Resmi

İlk blogum


favorite 0 visibility 34 bookmark 0


Merhaba ben Meryem. Bu benim ilk blogum
Açıkçası ne yazacağım hakkında çok bir fikrim yok. İtüde endüstri mühendisliği okuyorum. Aslında 5. Senem, hazırlıksız. Okul uzadı çünkü lineer cebirden 3 kez kaldım. Ben buna itüye “hazırlık”sız yakalanmak diyorum. Şu an meddeyim. Takılmaca etmece. Dalgasına flört ettiğim bir arkadaş var onu bekliyorum, bir de Zeynebi. Size biraz Zeynepten bahsedebilirim ne kadar hoşuna gider bilmiyorum. Ama sanırım bu sonraki blogun konusu olacak. Neden yazmaya başladın derseniz canım sıkıldı ve çok fazla boş vaktim var. Bugün yoğurtlu davuklu tantuni yedim, üstümde inanılmaz bir ağırlık var. Aslında ben kilo aldım. Tam 25 kilo. Bunun sebebine gelirsek eğer. Çok beğendiğim biri vardı. Biraz onun suçu aslında. Ben bundan 1.5 sene önce düzenli spor yapardım. Sabahları 1 saat koşu akşamları 1 saat pilates ve 57 kiloydum. Sonrasında birini beğendim ve bana dediki “dışarda daha güzel kızlar varken neden seninle vaktimi kaybedeyim” bu beni hayatımda en çok etkileyen cümleydi. O kadar ağır geldi ki bu cümle bana beğendiğim değer verdiğim birinin bana bunu demesi, ben tam 1.5 sene sürecek bir depresyona girdim. Ve yeni yeni iyileştiğimi hissediyorum. İnsanın kendine değer vermesi, saygı duyması ve kendini sevmesi ne kadar önemli ve en hassas olduğum konu belki de kendine güvenmesi. Bunlar bir bütün olarak bir insanda bulunduğunda bence o kişi kolay kolay sarsılmaz. Peki bunlar nasıl kazanılır ya da doğuştan mı gelir? Bence aile ortamı çok önemli. Benim ailem beni çok sever değer verir. Ancak ben ilk çocuk olduğum için ve ailem çok genç yaşta evlendikleri için ne yazık ki aşırı bilinçsiz yetiştirildim. İlk pianomu bile 20 yaşında yalvar yakar aldırdım. Şunu diyebilirsiniz aman derdine bak piyanosu var bir de üstüne ağlıyor. Ama öyle değil. Bence her çocuk doğuştan dünyaya bir potansiyelle gelir. Allah böyle yaratmıştır. Ancak kader dediğimiz şey yani elimizde olmayan bizim hür irademize bağlı olmayan şeyler bizleri çocukluktan itibaren şekillenir. Ancak belli bir yaştan sonra insan iradesini kullanmaya başladıktan, iyi ve kötüyü ayırt edebildikten sonra tercihlerinden sorumludur. Ben görece iyi bir ortamda büyüdüm diyebilirim. Potansiyelimin çok yüksek olduğunu akademik veya sosyal birçok şeyi başarabileceğime allahın izniyle eminim. Ancak ailem beni yetiştirirken bana karşı o kadar korumacıydı ki öz saygı/sevgi/değer/güven dediğimiz şeyleri kazanabileceğim sosyal çevre vs edinemedim. Daha çok ev okul arası bir rotam vardı. Okulda çok dışlandığım için zaten bu tarz değerleri öğrenebilecek bir ortamım yoktu. Ancak üniversiteye geçtikten sonra yaşadığım çeşitli olaylar ki bunlardan daha sonra bahsedebilirim, bu değerleri korkunç şeyler tecrübe ederek kazanmamı sağladı.

Bence her şeyden önemlisi saygı, insan kendine saygı duyduktan sonra sevmeyi öğrenebilir. Ama kendine saygısı olmayan bir insan asla kendisini sevemez. Örnek verelim ben kendine saygı duyan bir insanım ben. Her şeyin en iyisini hak ediyorum, diyen bir insan sabah kalktığında odasını toplar, duşunu alır, üzerine güzel şeyler giyer, parfüm sıkar, kendi başına zaman geçirebilir. İnsanlarla dolu olan bir yerde yalnız kalmaktan ve kahvesini yudumlamaktan çekinmez. Bu kendine saygı duyan bir insanın özelliğidir. Bunları yaptıkça insan kendini tanır, iyi özelliklerini kötü özelliklerini nelerden zevk aldığını fark etmeye başlar. Nasıl ki arkadaşlarımızla ilk tanıştığımızda onları sevmek için zaman emek gerekiyorsa insan yukarıda bahsettiklerimi yaparken kendini tanıdıkça ve keşfettikçe kendini sevmeye başlar. Tabi bu değerleri kazanmak günümüz dünyası ve ülkemizde biraz lükse kaçıyor. İnsanların eve ekmek götürme çabası, okulu bitirme baskısı, bir an önce işe girme ihtiyaçlarından dolayı birçok kişi bunları yapacak zamana sahip değil, bir de biraz kapasite gerekiyor. Yani bunlar benim düşünce ve gözlemlerim hiçbir bilimsel kaynağa dayanmıyorum. Bunu belirtmem gerek. Ben bunları zamanla bir şeyler yaşayarak gördüm ve öğrendim. Bir de öğrendiğim bir şey var her şeyi tecrübe etmeye ya da merak etmeye gerek yok, teyzem der ki akıllı insan deneyerek değil gözlemleyerek öğrenir. Yine de geçmişe dönme ve bir şeyleri değiştirme şansımız yok. O yüzden yaşadıklarımı bir tecrübe olarak kabul edip, gereken dersleri çıkarıp, anın tadını çıkararak (abartıya kaçmadan) geleceğe odaklanmak asıl planım.

Önerilen Yazılar

Article Image

Sessiz Bir Lunaparkta Selim İleri


favorite 3 visibility 10 bookmark
Article Image

Kalbimin Sessiz Kelimeleriydi Gözyaşları


favorite 1 visibility 22 bookmark
Article Image

Ben Kimim?


favorite 5 visibility 16 bookmark
Article Image

KAHVE KOKUSU VE ŞEMSİYE ÇİKOLATA


favorite 4 visibility 11 bookmark

Yorumlar