Eugène Ionesco’nun Beyaz ve Siyah adlı eseri, klasik bir kitap ya da çizim defterinden çok daha fazlasını sunar. Metinle görselin sınırlarının belirsizleştiği, çizgilerin düşünceyle, renklerin duyuyla iç içe geçtiği bir deneyimdir bu. Sayfalar ilerledikçe, çizim ile düşünce arasında kurulan sezgisel bir bağ belirginleşir.
Eserin dikkat çeken yönlerinden biri, Ionesco’nun resimle kurduğu ilişki biçimidir. Başlangıçta kendini bu alana uzak hissettiğini ifade eden sanatçı, zamanla çizgilerin içine kendi düşünce tortularını yerleştirir. İfade süreci, bilinçli bir planlamadan ziyade sezgiye ve akışa dayalıdır: Önce çizmek, ardından ortaya çıkanı anlamaya çalışmak. Bu yaklaşım, ifadenin yalnızca zihinsel bir süreç değil, aynı zamanda zamanla şekillenen duyusal bir deneyim olduğunu hatırlatır.
Siyah ve beyaz renklerin kullanımında, bu iki rengin sadece zıtlıklarla değil, aralarındaki gerilimle de tanımlandığı görülür. Ionesco, bu renkleri eşit güçte sunmaz. Siyah çizgiler, çoğu zaman daha ağır ve baskın bir izlenim bırakır. Bu tercih, karanlığın gündelik yaşamda çoğu zaman daha fazla yer kapladığını; ya da insan algısında daha çok iz bıraktığını düşündürür. Sanatçı bu karanlığı dramatize etmez, sadece tanır ve ifade eder.
Bu siyah-beyaz dengesi içinde bir anda beliriveren kırmızı ve turuncu, eserin ritmini değiştirir. Bu renkler daha sıcak, daha yakın durur izleyiciye. Sanki Ionesco, bu tonlarla güneşin geceyi kırdığı o eşiği yakalamaya çalışır. Karanlık ne kadar yoğun olursa olsun, bir yerden sızan ışıkla birlikte hayat yeniden başlar. Belki de bu renkler, o sızıntının kendisini temsil eder.
Çizimlerin yalnızca görsel değil, neredeyse işitsel bir boyutu da hissedilir. Bazı çizgiler, bir yankıyı andırır; geçmişten gelen bir sesin, unutulmuş bir düşüncenin iz düşümüne dönüşür. Ionesco’nun şu ifadesi bu hissi özetler niteliktedir: “Gördüklerimiz aslında gördüğümüz şeyler değil, onların bizde bıraktığı tortular.”
Tüm bu çizgiler, renkler ve sezgiler, sonunda tek bir cümleye doğru yönelir:
“Bazen güneşin geceyi kırdığı yerden yazı başlar.”
Belki de Ionesco’nun çizgileri, tam da oradan başlamıştır.
Yorumlar