Saat 08.15...Gün, kurşuni bir battaniyeyle örtülmüş, yağmur ise cama fısıldayan bir dost. Islak asfalt, geçen her arabanın tekerinde, ıslak bir ipek kumaş gibi hışırdıyor. Bu ses, şehrin kalp atışından daha derin, daha ritmik. Sırtımda, ince bir kazağın altında gezinen bir ürperti... Soğuk değil, bir nevi hissedebilmenin, canlı olmanın titreyişi.
Ve avuçlarımda tuttuğum fincan... İçinde dans eden buhar, çayın amber rengi sıcaklığı, adeta ruhumun sobası. Bu anın ahengi, dışarıdaki gri dünyaya inat, içimde filizleniyor. Her yudum, üşüyen bedenimi değil, o sessiz sedasız ısınmaya başlayan ruhumu ısıtıyor. Dünya dışarıda koştursun, ben burada, bu hüzünlü güzellikle, bu sözlerin sıcaklığına sığınıyorum. Özgürlük, bazen bir yağmur damlasının düşüşünü izlemek ve içinizin ısındığını bilmektir.
Yazan: Seyit Berker Aydoğan
Yorumlar