İçerik Resmi

Zacharius Usta - Kitap Analizi


favorite 0 visibility 3 bookmark 0


İnsan Hangi Kimliğin Esaretinde Nefes Alıyor? 

Felsefe ve edebiyat dünyasının ağır kaidelerinden biri olan bir eser. Cenevre şehrinin en meşhur saatçisi olan Zacharius Usta'nın buluşu ile birlikte ortaya çıkardığı kibir, ego ve kimlik savaşının, zamana hükmetme gücüne sahip olduğuna inanması ve ölümsüzlüğün peşinden koşarak varoluşun gizli koridorlarını aralayan klasik romanlar arasında yer almıştır.  

Eşi benzeri olmayan şahane bir işçilik ile kusursuz saatler üreten Zacharius Usta, çevresinde gururla kendisinden söz ettirmektedir. Hizmetçisi, genç kızı ve çırağı ile birlikte kırık dökük bir evde yaşamını sürdürmektedir. Evin en alt kısmında kurduğu atölyesinde saatlerce çalışarak bütün bir şehrin adından söz etmesini sağlayacak saatler üretmektedir. Zamanla ismi İsviçre sınırlarını aşmaya başlamıştır.  

Dönemin gelişen şartlarıyla saatçilik mesleğinin bilime ayak uydurması ile birlikte “saat maşasını” icat eden usta, bu büyük icadının peşinden büyük bir kibir duygusunun örtüsü altında kendisini kaybetmeye başlamıştır. Tanrı, sonsuzluğu yaratmıştır, ama kendisi de zamanı yaratmıştır ve herkes ustanın yarattığı zamanın esiridir. Zamana hükmetme ve onu yönlendirme gücünü bütün benliğinde hissederek kendisini kaybetme yolculuğuna başlamıştır. Bu kaybediş ve başlangıçlar bir sonun ayak sesleri olarak gelmektedir ancak Zacharius Usta hiçbir zaman bunun farkında olmamıştır. Kibrinin yoğunluğu yüzünden ölümsüzlük kavramının peşinden koşmaya başlayan usta; kendi ruhunu bu yolculuk içinde kaybederek derin bir çöküşün içerisine düşmeye başlamıştır.  

Varlıkların kendi yaşamları üzerinde olan etkileri, kimliğini ve ruhunu yok edecek güce varana kadar tüm bu duygulardan habersiz kibir ve hırsın pençesinde gerçek kimliğinden ayrılmış bir nefes, nereye kadar var olma mücadelesini gösterebilir?  

Başlangıç ve bitiş, iki duygu arasında sonsuzluğun varoluşu hakkında derin bir araştırma ve kendini bu savruluşun içinde yok etmek. Hırsların ve kibrin esiri olan bir varlık gerçekten sonsuzluk içerisinde varoluşunu sürdürebilme özelliğini bünyesinde barındırabilir mi? İnsan dediğimiz varlık gerçekten zamanın yaratıcısı olabilir mi? Zamana hükmetme gücü insanoğlunun elindeyse, tüm zaman dengeleri değişime uğrayarak çarpışır mı?  

Bir yaşam formuna zorunlu olarak ait olan ve hür irade kandırmasıyla evrenin söylediklerini hayata geçirdiğimiz bireyler miyiz? Zaman denilen kavram gerçekten bize mi ait yoksa biz mi ona aitiz?  

Şekillendirdiğimizi sandığımız dakikalar aslında zaten olması ve yaşanması gerekeni bize gösterirken, biz bu durumları kendi tercihlerimiz zannederek yaşam formlarımızı sürdürüyoruz. Nefes alışlarımız bile programlı ise biz hangi güce sahibiz? Zamanı yönetme gücüne sahip olsak, içimizde uyuyan kibir ve hırslar bir gün derin uykusundan uyanarak bizi olmadık yokluğa sürükleyecek mi?  

Ruhunu kaybeden bir insan, çöküşün başlangıcında rüzgâra karşı ayakta duramıyorsa, insan denilen varlık hangi kimliğin esaretinde nefes alıyor?

Önerilen Yazılar

Article Image

Ben Dürüst Bir Adamım
bookmark


favorite 0 visibility 13
Article Image

YASA
bookmark


favorite 0 visibility 2
Article Image

PARAMPARÇA; Asi ve Aşık
bookmark


favorite 1 visibility 6
Article Image

Özgür
bookmark


favorite 2 visibility 3

Yorumlar