Bir kitap, yazarı için nasıl tamamlanır? Kaleminden çıktığı anda mı, yoksa bir okurun kalbine ve zihnine dokunduğu an mı?
Edebiyat, monolog değil diyalog sanatıdır. Yazar, metnini okyanusa bırakılan bir şişenin içindeki mesaj gibi denize bırakır. Okur ise o mesajı bulup açtığında, asıl sihir başlar. "Anamur Murmurları:Anamur'un Kadim Çığlıkları" nı yazarken hissettiğim kadim çığlıklar, siz okurların yorumlarıyla bir ses, bir yankı buldu ve böylece kitap, benim için nihai anlamına kavuştu.
Aldığım iki yorum, bu diyaloğun iki farklı ve çok kıymetli boyutunu temsil ediyordu.
İlki, samimiyetin ve edebi hazzın gücünü hatırlattı bana. Bir okurumun "uzun zamandır elime geçen en güzel kitap" sözleri, tüm yazarların gizlice umut ettiği o doğrudan, içten bağın kurulduğunu gösterdi. Betimlemelerin "sıkmayan" olması, modern okurun ritmine saygı duyduğumuz anlamına gelirken, "merak ve heves uyandırması" ise hikayenin ruhunu yakalayabilmiş olmanın göstergesiydi.
İkinci yorum ise, edebiyatın bir "iç yolculuk" aracı olabilme potansiyelini somutlaştırdı. Okurum, "taşlara sinmiş lanetler" ve "rüzgâra karışmış fısıltılar" ile kurduğu bağdan bahsederken, kitabın sayfalarından taşarak onun kişisel keşif alanına dönüştüğünü anlattı. Tarihi, sadece bir bilgi yığını olarak değil, bir "ruh kucaklama" aracı olarak sunma çabamın karşılığını gördüm. Onun "iç yolculuğu", benim kelimelerimin nihai varış noktasıydı.
Bu iki deneyim bana gösterdi ki, "Anamur Murmurları: Anamur'un Kadim Çığlıkları" artık yalnızca benim değil. O, her okuyanın zihninde yeni anlamlar kazanıyor, her kalpte farklı bir çığlığa dönüşüyor. Bu sessiz çığlıklara kulak verdiğiniz ve onlara bir ses kattığınız için hepinize şükranlarımı sunuyorum.
Seyit Berker Aydoğan
Yorumlar