AYAKKABI TAMİRCİSİ
Elime sıkıştırılan ayakkabıları rahmetli annem,
"Bu ayakkabıları kavaflar aralığında ki Ördek Ali diye bilinen ayakkabı tamircisi Ali Amca'ya götürüver. Tamir edilecek yerleri göster, kaç paraya yapacağını da sormayı unutma," dedi. O zamana kadar hiç gitmemişsem de, Ördek Ali lakaplı eski ayakkabı tamircisini ilçede tanımayan yoktu. Elimdeki tamir edilecek ayakkabılarla içeri girdiğimde, Ali Amca; gözlerinde kalın çerçeveli gözlüğü, elinde ayakkabıları dikmeye yarayan tığı ve iplik geçirilmiş iğnesiyle dizlerinin arasına sıkıştırdığı ayakkabıyı dikmekle meşguldü. Ben kapıdan içeri girdiğimde, başını hafifçe kaldırdı, kalın çerçeveli gözlüklerinin üstünden bana bakarak,
"Buyur evlat, hoş geldin," dedi.
"Bunlar tamir edilecekmiş," dedim.
"Hele bir otur," diyerek yanı başındaki küçük oturacak yeri hasırdan örülmüş iskemleyi gösterdi. Ben otururken o da elimdeki tamir edilecek ayakkabıları aldı, evirdi çevirdi, orasını burasını kırıştırdı, sıkıştırdı. Ben hiçbir şey söylemeden,
"Tamam evlat, bunlar kalsın, yapalım, yarın alırsın," dedi.
"Kaça yapılacağını da sor," dediler, dedim. Tekrar ayakkabılara şöyle bir baktı,
"Çok önemli değil, iki lira yirmi beş kuruş," dedi.
İşte ilçede Ördek Ali diye tanınan eski ayakkabı tamircisiyle tanışmam böyle oldu. Daha sonraları mektep tatillerinde aynı sokakta bir manifaturacıda çalıştığımdan, Ali Amca'yı daha iyi tanıma fırsatım olmuştu. Kavaflar aralığında yaklaşık 14-15 metrekare tabanı ve tavanı tahta döşeli dükkanda çalışıyordu Ali Amca. İlçede hemen hemen herkes tarafından sevilen, sayılan biriydi. Camın kenarındaki sandalyesine oturur, boynuna bağladığı kalın çadır bezinden yapılmış, rengi artık siyahlaşmış önlüğü ile kocaman eski dikiş makinesiyle haşır neşir olurdu. Önlüğünün göğüs kısmına ise ayrıca deriden bir parça dikiliydi. Bu deri parçası, ayakkabı malzemelerinin sert olanlarını falçata (deri kesmeye yarayan keskin bıçak) ile göğsüne bastırarak keserken herhangi bir yaralanmayı önlemek içindi. Kalın çerçeveli gözlüklerinin tam ortasında burnuna gelen yeri acıtmış olacak ki, bir bez parçası bağlıydı.
Sabahları dükkânına girmeden tüm komşulara selam verir, hal hatır sorar, hayırlı işler diledikten sonra besmele ile dükkanını açardı. Hemen kapının arkasına asılı duran önlüğünü bağlar, camın önündeki masasının yanındaki sandalyesine oturur, karşısındaki kahveciye de camı tıklatarak eliyle çay getirmesini söylerdi. Hem çayını içer hem de dükkânın önünden gelip geçenlere selam verir, onların selamlarını alırdı. Yaklaşık 55-60 yaşlarında, 1.75 boylarında, iri yarı kilolu, güleç yüzlü biriydi. Yürürken sanki dengesini sağlamak için kollarını iki tarafa hafif açardı. Son zamanlarda da öksürmeye başlamıştı. Dükkanından hiç müşteri eksik olmazdı. Ayaklarının arasına sıkıştırdığı ayakkabı örsüyle diktiği ayakkabıları, ucu yuvarlak çekiciyle diktiği veya yapıştırdığı yerleri döverdi. Önünde yaklaşık 75-80 santim genişliğinde yuvarlak kalın bir masa vardı. Bu masanın üstünde neler yoktu ki; çeşit çeşit ayakkabı çivileri, iplikler, dikiş iğneleri, dikiş iğnesinin geçeceği yere delik açmak için kullandığı tığı, bazı ayakkabı tamirlerinde kullandığı küçük ağaçtan yapılmış çiviler, bal mumu ve ayakkabı tamircilerinin olmazsa olmazı tutkal… Ayakkabı tamirinde kullandığı sicimi yeteri kadar kopardıktan sonra eline aldığı balmumu ile o ipe aşağı yukarı sürterek iyice yedirir, daha sağlamlaştırırdı. Hafif cama doğru döndüğünde ise hem elle hem de ayakla çalışan siyah renkli eski ve kocaman bir dikiş makinesi vardı. Dükkanının bir duvarına sıra sıra raflar yapmıştı. Tamir ettiği ayakkabıları siler, boyar, buraya koyar; sahipleri gelince verirdi. Eğer tamir ettiği ayakkabıların sahipleri evine yakın oturuyorlarsa akşam giderken onları da sahiplerine götürürdü. Kavaflar aralığının simgesiydi Ördek Ali Amca.
Bir gün dükkan açılmadı. Ördek Ali Amca akşam vefat etmişti. Söylenenlere göre ölümünün nedeni ayakkabı tamirinde kullandığı tutkalmış. Çok üzülmüştüm. Hey gidi Ördek Ali Amca, hey… Nur içinde yat, mekanın cennet olsun. Ne güzel günlerdi onlar.
Kamil Erbil
Yorumlar