İçerik Resmi

Lanetli Apartman


favorite 1 visibility 4 bookmark 0


Efendim bundan yıllar yıllar evvelinde, bendeniz henüz lisede öğrenciyken yaşanmış bir olaydır bu. Bir gün ben liseden çıkmış eve döndüm, baktım içerisi kadınlar hamamına dönmüş hiç durmadım aynen geri kaçtım evden. Sonradan anlattılar tabi konuşulanları.

Ayten Teyze o gün ahalisiyle dedikodu yapıyorlar her zamanki gibi. Karşı apartmandaki Gülşen Abla bir falcıya gitmiş onu anlatıyor. "Aman şöyle biliyor aman böyle görüyor". Ayten Teyze de o sıralarda her gece kabuslarla boğuşuyor. Kabuslarını anlatıyor Gülşen Ablaya. Çare olur mu acaba diye. Gülşen Abla başlıyor daha da abartmaya. "Şu dediği tuttu bu söylediği çıktı, senin dermanın onda" öv öv bitiremiyor. Ayten Teyze de bilirsiniz böyle şeylere inanır, "vallahi mi diyor." Velhasıl Ayten Teyzeyi ikna ediyor fal baktırmaya. Hemen haftasında gidiyorlar falcının yanına.

O gün de akşam üstü, gitmeden tembihledi bana "benim birkaç saat işim var, kapıyı kimselere açma bir yere de gitme" diye. Ben de evin boş olmasının rahatlığıyla açtım radyoyu şarkı dinliyorum. Bir yandan da içimde bir kurt var, "ulan bu vakitte ne işi var" ama Ayten Teyzeyi bilirsiniz harbi kadındır. Dedim "gelir ya ne olacak". Ulan bir saat oldu yok iki saat oldu yok. Evde volta atmaktan ayaklarım ağrıdı. Hava karardı kararacak. Gülşen Ablayı arayım dedim açan yok. Aman dedim. Polisi arasam mı diye düşünmeye başladım ki kapı sesiyle ayıldım. Ayten teyze kapıda.

E tabi onu görür görmez bir heyecanla dedim "Nerelerdeydin Ayten Teyze? Korkuttun beni. Nereye gittiğini de söylemiyorsun". Tersledi, "Geldik işte ne bağırıyorsun öyle? Daha adım atmadık içeri.". "E korktum ne yapayım?" deyince yumuşar gibi oldu geçti içeri yattı uyudu. Ses etmedim ama belli yani bir şey var. Ertesi gün okula gittim, Bizim Mehmet vardı o zamanlar. Gülşen Ablanın kardeşi, aralarından su sızmaz, ona sordum, "Böyle böyle, var mı bir bildiğin duyduğun bir şey?". Evvelsi gün Gülşen Abla Ayren Teyzeyle, yüzleri kireç gibi bembeyaz gelmişler eve, gerginliklerinden kelimeleri karıştırıyor, sesleri titriyormuş. Ayten Teyze evden çıktıktan sonra bizim Mehmet biraz ısrar edince Gülşen Abla anlatmaya başlamış.

  

Bunlar falcıya gitmişler, kapıyı çalmış beklerlerken bir kadın açmış kapıyı, "Buyrun?" "Gülşen ben, randevumuz vardı, saat dört buçuğa." "A tabi evet, gelin" demiş içeri almış. "Üst katta sağdaki ilk kapı, yalnız içeride başka bir müşteri var, o çıkmadan girmeyin" kapıdan girince ikisinin de göğsüne bir öküz oturmuş, Ayten teyze "Geri mi dönsek? İçimde kötü bir his var." Gülşen Abla gerildiğini çaktırmamaya çalışarak "Ne nazlı çıktın sen de Ayten Abla, Geldik o kadar geri dönülür mü. Geliyoruz dedikten sonra ayıp olur". Zaten başa ne geliyorsa bu "ayıp olurlardan" geliyor. Merdivenlerden çıkarken bunları konuşadurmuşlar. Neyse Uzatmayayım bunlar beklemişler beklemişler. Çağırılınca bir acele girmişler içeri.

İçeride de bir adam varmış, 40larında esmer, bir deri bir kemik, böyle sakallı makallı bir tip. Önünde büyükçe bir yer sehpası, eliyle diğer tarafına buyur etmiş hanımları. Bizimkiler de buyurmuşlar. Oda tütsülerden buhurlardan dumanaltı kalmış ne bir cam açık ne bir şey. Masadakiler daha fena. birkaç mum, tütsüler, su dolu çanaklar kartlar falan. Ayten Teyze bir gerilmiş. Gülşen Ablaya "Nerelere getirdin bizi" diye kızmış. Gülşen abla tam cevap verecekken falcı aralarında geçenleri duymuş olacak ki "Hanımlar, merak etmeyin. İnsanların iyiliğinden başka bir şey istemem." Tabi sırf söze kim itimat eder ki. Neyse geldik o kadar deyip anlatmışlar. "Kabuslar görüyorum her gece. Evimin duvarları sanki deprem oluyormuş gibi sarsılıp çatlıyor, ben de kaçmaya çalışırken pencereden, bahçedeki incir ağacına bakıyorum. Hemen önünde gölgeden biri var, duruyor öyle. Ben binadan çıkınca bakıyorum bina sağlam, bahçede kimse yok." Adam "bir bakalım falına ne çıkacak" deyip bakmış falına. "Sen" demiş. "Başkasının ahına denk gelmişsin." Bizimkiler "Nasıl yani?". Falcı aynen şunları anlatmış; " Kaderine teğet bir karanlık var, sana değse de senin için yapılmış bir şey değil. Sen sadece çevresinde olduğun için sana da tesir etmiş." "Büyüdür bu abla, büyü" Bizimkiler kireç kesilmişler. "Kim bana büyü yapar ki?" deyince Falcı "Sana değil. Evde bir büyü var, o yüzden sen de etkileniyorsun". "Ben ötesine çok karışmak istemiyorum ama yapmanız gerekenleri söyleyeyim. Önce bir araştırın. Etrafa bir sorun, dairede ya da binada daha önce ne olmuş diye. Sonra öğrendiklerinize göre büyüyü bulmanız lazım. Didik didik arayın. Duvarların içinde bile olabilir. Bulunca dokunmadan alın bakır bir tasın içine atın, tuzlayıp yakın. Küllerini de akan bir nehre dökün." Bizimkiler cevap veremeden kapı açılmış gidebilirsiniz denmiş bile. Çıkmışlar yolda düşünmüşler konuşmuşlar. Ayten Teyze korkusundan Gülşen ablada bir kahve içmiş sakinleşmiş, öyle gelmiş.

Ertesi gün gitmiş son kattaki Pakize Nineye. Dairede ya da binada tuhaf bir şeyler oldu mu zamanında diye. Pakize Nine mekanı cennet olsun, binaya ilk yerleşenlerden, mahallenin de en eskilerindendi. Ne oldu hayırdır deyince olanları falcıyı anlatmış. Pakize Nine de zamanında yaşanmış bir vakayı anlatmaya başlamış. Zamanında dairenin ilk sahipleri gelmişler yerleşmişler. Karı-koca bir de adamın annesi. Annesi hiç sevmezmiş gelini. Adam seviyor diye evlenmelerine bir şey dememiş. Gelin de iyice onu kışkırtmaya devam etmiş. En sonunda bu valide gitmiş bir büyücüye büyü hazırlatmış. O sıralar binada tuhaflıklar başlamış. Merdivenlerden gelen sesler, gülüşmeler, dışarıdan gecenin bir yarısı gelen çığlıklar derken bir gece vakti siren seslerine uyanmışlar. O dairede bir yangın çıkmış. İşin tuhaf yanı ise yalnızca o daire yanmış. Diğer dairelere ne duman ne alevler yetişmiş. Karı koca yangında can vermiş. Valide sağ çıkmış. İtfaiye ne kadar araştırdıysa da yangının kaynağını bulamamış. O günden sonra daha da kötü olmuş her şey. Tüm o sesler artmış, milletin evine dadananlar olmuş, camlar kırılıp kapılar tıklatılırmış. Tabi o zamana kadar yerleşen yeni kimseler de olmuş ama istisnasız hepsi yaşamış bunları. Her şey bir sabah uyandıklarında bu kocakarının aşağıdaki incir ağacına asılı bulunmasıyla bitmiş. O günden sonra sadece o dairede bazı ufak tefek şeyler olmuş. Onlar da kabus görmek ayda yılda bir gaipten sesler duymak gibi.

Bunları dinleyince iyice korkmuş. Eve dönmüş büyüyü arıyormuş. Ben de okuldan dönmüştüm. Kapıyı açtım baktım evi tepe taklak etmiş bir şeyler arıyor, yanında da Gülşen Abla. Gel dedi yardım et. Koltukların altına baktık parke altında bir aralık var mı diye kontrol ettik derken hiçbir şey çıkmadı. ne yapalım ne edelim derken saat gece 3'e vurunca uyuyalım dedik.

Sabah olunca Gülşen Abla falcının duvarlara bakın dediğini hatırladı , bize anlattı. Akşam döndüğümde anlattı bunları Ayten Teyzeyle bana. Duvarı boşluk var mı diye başladık tüm duvarları bir kaşıkla tıklatmaya. Tıklatırken harbiden alakasız bir boşluk bulduk yatak odasında. Balyozu aldığım gibi kırdım tabi. İçinden ufakça bir kutu çıktı. Üstünde iple bağlı bir yazıyla mühürlenmiş kutu. Çeşit çeşit işlemeleri vardı yani belli ki elle özel olarak yapılmış. Ayten Teyze bir anda heyecanla eline alınca bir anda bayılır gibi oldu kutu kaydı düştü elinden. Ama görseniz sanki 20 kiloluk bir şey düştü. Ben o an ne yapacağımı şaşırdım korkudan. Öylece bakakaldım. Gülşen abla beni dürttü hemen dedi git falanca yere değişik bir adam var al gel. Koşarak gittim bu falcıya. Anlattım olanları. Falcı yüzü bembeyaz bir anda fırladı. Bir koşu vardık. Ayten Teyze kendinde ama hafif sersem Gülşen Abla kutunun yanında bekliyorlardı. Adam "Dokundunuz mu buna. Salaklar!" diye bağırdı. " Ya mühür kırılsaydı" Hemen aldı kutuyu bir bezle demir bir tabağa koydu. Yatak odasında zemine bir şeyler çizdi. Bakır bir tel yumağı çıkardı cebinden, bir şeyler söylemeye başladı tuzladı yaktı. O an evde sanki deprem oldu. Dolaplar masalar sallanıyor, kapılar çarpıyor. Camların bazıları kırıldı bir iki dolap devrildi. Bu böyle sürdü. Ta ki tamamen yanıp kül oluncaya kadar. Bir dua yazdı bize yanınızdan ayırmayındeyip külleri aldı yanına 2 sokak ötedeki kanala attı. O anda eve bir ferahlık geldi ki sormayın. Üzerimizden yük kalktı. Birkaç gün Pakize Teyzelerde kaldık tabi. O eve girmek yürek ister.

Hikayenin bizi ilgilendiren kısmı böylece bitti. Ayten Teyze'nin kabusları da durdu ama hikayenin bir de bizden sonrası var. Sonraki günlerde Falcı taşındı. İncir ağacı da kurudu kendi kendine, 4 5 sene önceki fırtınada yıkıldı. İşin tuhaf yanı apartman sakinleri ara ara merdivenlerden gelen sesler duyduklarını söylüyorlar ama ne yalan söyleyeyim öyle bir olay ne duyduk ne de gördük.

Önerilen Yazılar

Article Image

Sen Bul
bookmark


favorite 2 visibility 5
Article Image

Baba,Oğul Torun.
bookmark


favorite 2 visibility 3
Article Image

Zihnimizin Sahne Arkası
bookmark


favorite 1 visibility 6
Article Image

Evet Amca, Salatandaydı
bookmark


favorite 3 visibility 19

Yorumlar